4 Kasım 2015 Çarşamba

Kar

Kar sıcaklığı gibi gökyüzündeki renk.  
Soğuk çok soğuk hava, çatılar kuşatılmış.  Teninde gezinen ile gözünle gördüğün başka, bambaşka. 
Kar ne kadar da benzer hayata. 

Kurutmaya bırakılan çamaşırların akıbeti kadar emin olamadık gelecekten, kaderle gerçek meselemiz bu. 

Dokunduğu yer buz kesiyor, gözünü bürüyen cennetül mualla. 

Ç. 5'11'15

2 Kasım 2015 Pazartesi

Art arda duvara işemiş iki köpeğin hikayesi bu


Hala idrarın sıcak taşta
Ve biz ikimiz birer iz sürücü gibi  aynı telaşta
Ulurken aslında kara kaplı aya
Nasıl da korkuyoruz içten içe
Geldiğimiz yönü bulamamaktan bir daha
Benden az evvel yola çıkmışsın
Hatıra nedir, nedir aslında?
Hatıra, geldiğin yolu bulmak için işediğin duvardır yolda
Bastığın yerleri yüzüme çarpa çarpa
O nemli kervansaraylarda
Birkaç günahın şahitliğiyle
Geçmişin velayetini alıp kaçmaktayken uzaklara
İçin huzursuz, uyuyakalmış aklının bir yanı
Sürüden kovulmuş bir kış gecesi ve dolunayın huzurunda ilk kez tek tabanca
Detone sesler gırtlağının ucunda
Ensende soğuk ve vakur bir orman soluğu
Bulutlar tokalaşıyor pençelerinle
Sen hiç tanımadığın bir gökyüzünü selamlıyorsun
Öperek uyandırıyor nabzın aklının akşamcı tarafını
Ellerinden dökülmekte derdest edip kaçırdığın maziler
Birkaçını koşarken düşürmüşsün bile
Tüylerin diken diken
Okuyorum kemiğin sıyrıldığı yerden
Kan damlıyor ıslak zemine
Hep birlikte buradasınız işte
O sıcak idrarın içinde

2'11'15 İst