Biliyor gibiydi
Yüzünde bahardan kalan ve açmayı bekleyen tomurcuklar vardı bir de cevaplanmamış sorular
Sorulsun istiyordu hem de ilişmesin kimse
Ben gün doğarken çıkmayı severdim yola
Herkes uyurken, şehir uyurken
Kimse görmezdi böylece nereye gittiğimi
Benimle o yola çıkmayı ister gibiydi
Nereye gittiğimizi bilmek istemiyordu
Sağlamcı değildi endişesi
Bir yaz günüydü
Elimi beline dolamıştım patikadan bir yolda
Bitmesini istememiştim hiç
Dursun zaman orda
Her geçen gün daha da çiçeklendi yüzündeki tomurcuklar
Günden güne burnumda yeni şaheste kokular
Bir ümitten yeşeriyordu
Güneşten ya da yağmurdan değil
Bir hevesten besleniyordu
Bunca çiçekle evrende sürükleniyordu işte
Binayı saran sarmaşıklar gibi örmüştü duvarlarımı
Elini tuttuğumda bir yıldız kayardı avcumun içinden
Ellerim dilek taşına dönüşmüştü günden güne
İçimden ne tutsam gerçekleşiyordu
Verimli bir toprak gibi ne eksem ürün oluyordu
Bereketliydi sevmek
Evrendeki her kırığı onaracak kadar şifa sızmıştı içime
Sadece kendime değil tüm insanlığa faydalı bir gayeydi sevmek
Güneşin bulutların arasından arada görünmesi gibiydi yüzüme baktığı anlar
Ben bir yeşil nehirde
Nereye aktığımı bilmeden sürüklenirdim öylece
Boğulurdum gözlerinde hikayelerce
Tanrının beni unutmadığını hatırlardım bu sarsıntıyla içimde
Bir maden ocağı gibi kıymetli, acılı ve gürültülüydü kalbim
Nabzım tüm aldanışlara gönüllü
Dursa öldürecek kadar korkulu
Tüm kaygılarım emrine amade
Bir anlık dalgınlıkla yuvarlanırdım uçurumlardan
Her yeni gün yeni bir gaye
Bir kopuş anı rastlantılardan
Bu ana inanmak
Kendini çimdikler gibi yaşadığın anı sıkıp suyunu çıkarmak
Öyle sahici sevmek
İlmek ilmek
Uyurken bütün düşler diğer kapıların ardında
Bile isteye yüzüne kapanan hep o kapıyı delmek
Tarihin yazdığı, serüvenin sustuğu
Masalın hep yarıda kaldığı o büyüleri bozmak
Ağır ağır düşerken bir yaprak gibi
Sanırken pamuktan bir göğse yaslanacağını
Yangınlara kül olmak
Çıkamam sandığın dipsiz kuyulardan
Biçimsiz bir şefkatle çıkmak
Derinde katman katman bir şaşkınlıkla
Kendini yeniden tanımak
Ne inciler döktü kitabi yalnızlık
Bir günü eşit parçalara böldü
Dağıttı ağırlığı her birini adaletle
Dengeyi buldu öyle
Günün son parçası sevgili akşamlar geldiğinde
Her adım sesinde göğsümde fare tırmığı
Kapı aralığında tek bir 'merhaba'
Sihirli ayna gibi istediğini duymaya
Sonsuz bir huzuru ekebilir mi kurumuş topraklara
Ve ben nasıl mutlu olurum bu kadar herhangi bir gece yanında öylece durmaktan
Soframıza buyur edebilirim tüm kederleri
Acı haberleri ve kontrolsüz öfkeyi
Ayın ondördü gibi berrak bir sukunetle
Nasıl giyebilirim ateşten o gömleği
Öyle sevdalı sevmek
Geceyi bölen bir soluk
Islak bir nefes ensemde
Hayata döndürür gibi bir sarılma anı
Uyku arası ve sersemce
Uyuşurken sinir uçlarım
Yutardım tövbeleri binlerce
Bıçak sırtı mutluluk
Nerden yaralısın unutarak
Selamlayıp baharı
Öyle sevmek tutkulu
Kör zararı
Bir intihar timi gibi patlatır zihnimi ufacık bir tebessümle
Parçalanır bilenmiş tüm öfkeler hafızamda
Bütün kanamalar durur
Öyle biter gece
Gece sabaha sokulur
Saatler telaşlı, günler keza
Herhangi bir günü ömrümün son günü yapabilirdim böyle
Seçim şansım olsaydı
Başka bir şey yaşamayı seçmeyeceğimi anladığımda
Kadere ait tüm sırları almıştım Tanrının elinden
Bilmediğim bir şey yok artık
Koklayarak öpsün zaman saçlarımdan
Hatırla, ne çok sevdiğini beni.
Ç. İst' 62
12'5'17