Uzun süren suskunluğunu bozmak gibi
Ağzına ne gelirse söyledi gökyüzü
Bizim adına yağmur dediğimiz kabulleniş
Onca lafı işitip yarabbi şükür demekle aynı şey değil mi?
Bu alametifarika
Dolmuş öfkesi ve boşalmayı bekleyen arzusuyla saç diplerimizden, kapı eşiklerinden, bacalardan haykırmıyor mu avaz avaz..?
Kavgasına tanıklık etmemizi ister gibi, cemaati çağıran bir sesle yürümüyor mu ışığın üstüne
O sırada yüzüne kapanan kapıları zorlamıyor mu ayıplanmak pahasına,
İki sevgilinin arasına girmiyor mu, iki saç telinin, iki memenin, lastik ve yolun, düşünceyle kaçışın arasına..?
Kaldırımlarda mahsur bırakıp , savaş yerinde hayatı sorgulatır gibi sudan sebeplerle alan sen değil misin aklımı?
Hayatın adil olmadığına dair bir bilgi canlanıyor zihnimde
Bu, bir kurşunla yaşamak gibi
Yaranla barışmadan hayata devam edemezken, yaramla arama giren de sen değil misin?
Tam da tozu toprağı çekmekteydim içime
Şehrin güzel kadınları gibi sen gelmeden yanıma varan kokunla
Az sonra nasıl bir şehvetle boşalacağını bilerek omuzlarıma
Kendimi sakınacak kadar bile vakit tanımayacağını biliyorum üstelik
Diğer insanları nasıl koruyabilirim öfkenin rutubetinden
Eklemlerime oturacak o ağrıdan ya da?
Neden her tokat yediğinde Eylül'den gelip dayanıyorsun kapıma?
Sizi bir arada tutacak olan nedir
Biraz daha sebaat etmemeli misin?
Biraz daha mütevazi ve tatminkar olmak seni daha huzurlu kılmaz mı?
Başka mevsimleri daha mı iyi sanırsın
Karşı kıyılar neden daha cazip gelir hep?
Hiç bir mevsime ait olmadığını haykırmanın daha barışçıl bir yolu yok mu hem?
Her telinle kesmen mi icap eder jilet gibi kollarımı?
Düşüncelerimle arama sızıyorsun
Her şey olduğundan daha melankolik ve çözümsüz görünüyor
Sarhoş eden o kokunu salıyorsun üstüme
Aklımı alıyorsun
Zor misafirsin, etin ağır.
Her odada senden bir çaput
Kimliğimi unutur oldum evde
Dokunduğum her yer ıslak
Ah Yağmur,
Sen
Uyuyunca bir kaldırım taşında öyle mağrur
Öpülüp uyandırılmayı bekler gibi
Dokunsam ağlayacaksın bilirim
Nasıl anlatabilirim incitmeden, bu dünya yanlış bir yer
Ne kadar yükselirsen o kadar sert çakılacaksın zemine
Var olmanın en kahpe hakikati bu
Keşke uyusan hep böyle kapı eşiğinde
Okşasam saçlarını avuçlarımla
Ama olmuyor, olamıyor
Dünya hiç adil olmamış
Az sonra kapıyı çalacak Eylül
Almaya gelecek seni
Açacağım " Hoşgeldin Eylül" diyeceğim
Göndermemi istemeyeceksin
Yine aynı kavgayı vereceğiz
Konu komşuya rezil olacağız
Lakin sen ait olduğun yere döneceksin
Ben ve kediler
Kışı bekleyeceğiz.
Ç.
Tkrdağ/ 9'17