Ellerim tozlandı toprak yolda yürürken, birazını yuttum geçen arabanın ardında bıraktıklarından. Boyumu geçen otlar arasından sahile indim. Ayakkabımın içine kumlar doldu. Sesini duydum denizin asırlar sonra, tuzunu hissettim ıssızlıktan yaralar açılan dilimin üzerinde. Rüzgar meydan okur gibi yürüdükçe üstüme, yüzüm terledi, nabzım hızlandı. Öyle savunmasızım ki anamdan doğuyorum büsbütün , hayatı ilk kez solumak böyle bir şey olmalı. Adımlar attım zeminin üzerinde. Kütlem, yeryüzüne tesadüfen düşen bir meteor gibi sendeledi yerle buluşurken. En son dört duvar arasına girdiğimde aylardan kıştı. Şimdi ise kuşların festival alanına çevirdiği bir bahar var dışarıda, çiçekler yine boyamışlar gibi tuvali rengarenk, çocukluğumun ramazan sofraları gibi ortalık. Sanki en lezzetlisini bugün sunmuş gibi yaşam; yaseminin, papatyanın, hanımelinin.. Neden öyle güzel kokardı iftarda yemekler? Açtık çünkü; aç olana her koku lezzetli gelirdi. Kumsala inen merdivene oturdum. Soğukluğunu hissettim taşın. Dut ağacının altındayım, mora boyanır haziranda bu basamaklar. Bıraktığım kadardı tasalarım. Elimi sürdüğüm yerden felaket kapmadığım gibiydi Mayıs. En son ne zaman böyle mutluydum hatırlayamadım. “ Merhaba” der gibi birkaç karınca geldi bacağımın üzerine. Bahar değmemiş tenimden kar suyu içmekteler belki de. Bu yabancıyı aralarına almakta zorlanıyorlar. Ellerim ayrılıyor bedenimden sanki, her uzvum başka bir yöne koşup gitmek istiyor. Şu açıkta demir atmış geminin güvertesine yolculuyorum ciğerlerimi , rüzgarda yelken gibi gerilip okyanuslar aşabilirler. Gözlerim yıldızların üzerinden, susuz bütün toprakların ağıtlarını duyarak yağmurlar yağdırabilir. Ben, geri kalanlarımla bir lavanta çiçeğine dönüşebilirim. Tomurcuğundan meyve yavrulayan bütün ağaçların sancılarına yetişebilirim. Baharda yolda kalmış hevesleri arkalarından itebilirim. Basamaktan kalktım biraz sonra, kuma oturdum. Değmedik yerim kalmayıncaya kadar gömüldüm içine. Kazdım ayaklarımla suyu bulana dek. Aklımı düşürdüğümü farkettim o an, kaç adım izinde geri gitmem gerek? Arkama baktım dalga süpürmüştü ayak izlerimi. Dönmek de geçmedi niyetimden. Delirmenin bu kadar güzel bir şey olduğunu bilsem, aklımı bırakmak için, ceketimi asacak düzgün bir yer ararmışçasına beklemezdim bunca zaman.
Ç.
Tkrdağ’ 18’5’20
