27 Ağustos 2014 Çarşamba
Sen Uyurken
Sende herkesten bir parça var. Nakış nakış.. Geçmişten gelecekten; karşıma çıkabilecek milyonlarca insanda. Genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk herkesten. Hepsi yüzünde.Küme küme birleşmiş bana bakıyorlar. Geleceğe dair bir heyecanım yok. Hepsini görüyorum yüzünde zaten. Yaşamak istediğim coşkulu bir ömür yok. Bir akarsuyun İçindeyim. Üstüme damlayan her bir su damlası hep ıslak olduğumu hatırlatıyor bana.
Yarın ve yarından sonra, tanıyacağım her kimsenin benliğinde bir yerlerde değerli şeyler olacak. Farkedeceğim ve tanıdık bir katiple yola çıkacağım. Yazacak O da işte. Erdemleri, güzellikleri, yetenekleri.. Parça parça güzel hikayeler duyacağım insanlardan. Bir buket çiçek gibi gelecek hepsi; ancak bir araya geldiklerinde taşıyacaklar beklenen anlamı. Bir kadının güzel güleceğine eminim. Bir ihtiyarın sigarayı tutuşu, bir çocuğun küsüşü, kardeşsiz yapayalnız büyüyüşü, her şeyi yalnız başına keşfederken bocalayışı, genç bir kızın kendini farketme heyecanı, genç bir adamın kontrolsüz asabiyeti, olgun bir kadının tedbirleri, olgun bir adamın paranoyaları, birinin absürd şakaları, birinin elleri ayakları, birinin saçı tırnağı, iklimi, müzikleri, sesleri, duyuları..Herkes dilim dilim sana benzeyecek.
Sadece insanlar da değil. Dinler ve diller. Deliler ve ölüler. Denizler ve nehirler. Mevsimler.. Hepsi senden izler taşıyacak. Yağmuru yağdıran kudrete ve güneşi doğduran mucizeye karışacak adın. Depremde aklımdan yanına koşan havarileri göreceksin. Hayatta mısın sana bakacak endişelerim. Özlemlerim aklının bir deliğinden içeri sızacak izinsiz, orada bana ait bir şeyler hala var mı diye dolaşacak. Ve hep başkalarının hikayelerinde kusacak hafızam pişmanlıkları. Satıra sığmadığında zor kopacak bir hece diğerinden.
Gelecek, burada. Bugün. Bu evde. Uyuduğun bu yatakta, yastıktaki izinde. Terle bulanan bu çam sakızında yastığın. Soluğun düşüyor yastığın gözeneklerine. Bedenin vurulmuş bir at gibi yığılmış uykunun üstüne. Mıh gibi bilirim mesafeleri ayak ucundan saçının falezlerine. Nasıl ısınmış tenin. Uykunun bilmem kaçıncı evresinde. Geçmişim , bugünüm, geleceğim.. Uyuyor avuçlarımın içinde. Gelecek temiz, gelecek berrak. Duasız ve büyüsüz pürüpak.
Yaşamın geriye kalan tüm ihtimallerisin. Yine de görmeye değer mi dersin?
Ç.
26 Ağustos 2014 Salı
Şarkı
Yıllardır görmesen de bir araya geldiğinde aynı hissiyatı yakaladığın dostların vardır ya, şarkılar da öyle işte. Yıllar sonra bile aynı melodiyle irkilirsin. Aynı efekti yaratır.
Üzer şarkılar; yerin dibine sokar. Bir kaç notanın bir araya gelmesinden neler olur.. Felakatin olur. Kalıcı hasarlar alabilirsin. Bir şarkı insana bunları yapabilir mi? Yapabilir. Çünkü içinde sana neyin kötü geleceğini bilen düşmanlar vardır ve direncin kırıldığında saldırırlar.
Mutlu eder şarkılar. Tarifsiz bir mahçubiyetle. Duramazsın karşısında utanırsın. Aileni verir eline bir anda,çocukluğunu, sevgilini yanına koyar. Dokunursun, öper sarılırsın. Aynı yolda tekrar yürür, aynı biradan yudumlarsın. Aynı filme gider, aynı finalde ağlarsın. Yaşanmış tüm zamanları avcuna koyar şarkılar. İçinden geçersin her bir sesin. Soluğun ıslanır, nefesin hızlanır. Bir ilacın yarılanma ömrü gibi kanında ağır ağır.
Ç. 26'8'14
Üzer şarkılar; yerin dibine sokar. Bir kaç notanın bir araya gelmesinden neler olur.. Felakatin olur. Kalıcı hasarlar alabilirsin. Bir şarkı insana bunları yapabilir mi? Yapabilir. Çünkü içinde sana neyin kötü geleceğini bilen düşmanlar vardır ve direncin kırıldığında saldırırlar.
Mutlu eder şarkılar. Tarifsiz bir mahçubiyetle. Duramazsın karşısında utanırsın. Aileni verir eline bir anda,çocukluğunu, sevgilini yanına koyar. Dokunursun, öper sarılırsın. Aynı yolda tekrar yürür, aynı biradan yudumlarsın. Aynı filme gider, aynı finalde ağlarsın. Yaşanmış tüm zamanları avcuna koyar şarkılar. İçinden geçersin her bir sesin. Soluğun ıslanır, nefesin hızlanır. Bir ilacın yarılanma ömrü gibi kanında ağır ağır.
Ç. 26'8'14
25 Ağustos 2014 Pazartesi
Denge
Bana kalırsa ya derviş olacaksın ya da zengin. Hiç bir yere ait olmadan gezeceksin kabileler arasında.Vakti geldiğinde de öleceksin. Ölümü bu kadar trajik yapan: "yerleşik düzendir". Diğer türlü naaşımız, belgesellerdeki geyik ya da antilobunkinden farksız olurdu. "Ekolojik denge" denilebilirdi ölümlerimizin ardından, şimdi buna "Takdir-i ilahi" deniyor.
16 Ağustos 2014 Cumartesi
Sis
Yüksekten bıraktığın yüklerden sonra , bedeninde yaşam belirtisi kalmayabiliyor. Alışmışsın kanamana tampon vazifesi gören hüzünlere. Çekip çıkarsan kan gölüne dönecek sanki zihnin.
Sisin içinde derinin her bir gözeneğinden içeri sızacak kadar incecik yağmurlar var ve buralarda beynin düşünmekten başka bir işe yaramıyor.
Ç.
Hıdırnebi/ Akçaabat Trabzon
Sisin içinde derinin her bir gözeneğinden içeri sızacak kadar incecik yağmurlar var ve buralarda beynin düşünmekten başka bir işe yaramıyor.
Ç.
Hıdırnebi/ Akçaabat Trabzon
1 Ağustos 2014 Cuma
Ağustos
Yanında, beni kolumdan tutup havaya kaldıran iki melekle boğuşmuşum. Gün, sabah olmuş; başka bir hayatla buluşmuşum. Dünyanın döndüğünü farkedecek kadar uzaklaşmışım yeryüzünden.
Buradan, duyguların geçiş hızını bile gözlemleyebiliyorum. Bir aşkın bir kalpten çıkıp , bir başka kalbe girene kadar katettiği yolu görebiliyorum. Bir gözyaşının , gözyaşı olarak dökülmeden önce hangi hissiyatlarda demlendiğini ve büyüyüp su kütlesi olana kadar bir gözün çanağında nasıl direndiğini görüyorum. Sonra nasıl teslim olduğunu da. Bir nefretin kendini hangi hızla beslediğini görüyorum, en iyi beslenen duygunun nefret olduğuna şahitlik ediyorum uzaydan. Birbirinden farklı gibi görünen insanların, ortak duygularda buluştuklarını ve farkında olmasalar da aslında birbirlerine çok yakın olduklarını biliyorum. Uzak sandığın mesafelerin bir parmağınla kapatacağın kadar kısa olduğunu görüyorum. Telaşın, ulaşmak için verdiğin bir mücadele olduğunu ama çoğunun istediği yere hiç ulaşamayacağını önceden görüyorum. Telaş; canlı tutuyor insanı sadece..
Ve sadece uzaklaşmak merkeze. Manyetikten dışarı çıkmak. Ve bitmez sanılan yollara bakmak, zor sanılan yıllara bakmak ve uzun mesafelere.. Uzaklaştıkça mesafelerin kısaldığını farketmek. Yaptığın tek şey noktadan uzaklaşmak. Ve gördüğün her şeyin, insanoğlu tarafından zekice kurgulanmış bir kaos dinamiği olduğunu anlamak. Ancak bu trajedi ile durağan hayatı kinetik hale getirdiğini farketmek. Çoğunlukla zaman kazanmak için , hedefe giden yolları uzatan insanın gökyüzünden seyri bu işte. Kelebeğin, kanadındaki tüm ihtimalleri yavaş çekimde dünyaya savurması hayat. Gökyüzünden bize,hasarsız ulaşan tek bir ihtimal kalıyor geriye. Aslında istediğin bu değil, sen sadece duyarsızlaşmayı öğreniyorsun.
Buradan, duyguların geçiş hızını bile gözlemleyebiliyorum. Bir aşkın bir kalpten çıkıp , bir başka kalbe girene kadar katettiği yolu görebiliyorum. Bir gözyaşının , gözyaşı olarak dökülmeden önce hangi hissiyatlarda demlendiğini ve büyüyüp su kütlesi olana kadar bir gözün çanağında nasıl direndiğini görüyorum. Sonra nasıl teslim olduğunu da. Bir nefretin kendini hangi hızla beslediğini görüyorum, en iyi beslenen duygunun nefret olduğuna şahitlik ediyorum uzaydan. Birbirinden farklı gibi görünen insanların, ortak duygularda buluştuklarını ve farkında olmasalar da aslında birbirlerine çok yakın olduklarını biliyorum. Uzak sandığın mesafelerin bir parmağınla kapatacağın kadar kısa olduğunu görüyorum. Telaşın, ulaşmak için verdiğin bir mücadele olduğunu ama çoğunun istediği yere hiç ulaşamayacağını önceden görüyorum. Telaş; canlı tutuyor insanı sadece..
Ve sadece uzaklaşmak merkeze. Manyetikten dışarı çıkmak. Ve bitmez sanılan yollara bakmak, zor sanılan yıllara bakmak ve uzun mesafelere.. Uzaklaştıkça mesafelerin kısaldığını farketmek. Yaptığın tek şey noktadan uzaklaşmak. Ve gördüğün her şeyin, insanoğlu tarafından zekice kurgulanmış bir kaos dinamiği olduğunu anlamak. Ancak bu trajedi ile durağan hayatı kinetik hale getirdiğini farketmek. Çoğunlukla zaman kazanmak için , hedefe giden yolları uzatan insanın gökyüzünden seyri bu işte. Kelebeğin, kanadındaki tüm ihtimalleri yavaş çekimde dünyaya savurması hayat. Gökyüzünden bize,hasarsız ulaşan tek bir ihtimal kalıyor geriye. Aslında istediğin bu değil, sen sadece duyarsızlaşmayı öğreniyorsun.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)