31 Ağustos 2016 Çarşamba

Hoşgeldin Eylül

Hoşgeldin Eylül,

Yine elinde kırmızı çiçekler ve hüzünlerle
Ne de güzel bilirsin misafirlik adabını
Elin boş gitmezsin hani baharların evine
Güneşin elinden şekerini çalarken de naziksin, sana haram yok, bilmem niye?

Doğa senden öğrenmiştir efendiliği
Oturup kalkmaz da hiç sıkmazsın ev sahibi akşamları
Akşamcılarla aynı masada sefa
Bir de selamlarsın uykusuz kırlangıçları
Şakaklarında ağarmış göğün saçları
Yılların birikimiyle muktedir öğütlersin
Doğurganlığın kutsal tadını buluta
Kucağına aldığında damla damla yavruları
Affedecek doğa ana, eli öpülmemiş o bayramları

Gelişinle bir telaş sarar hep küskün aşıkları
Bakışlarında silah bırakan direnişçiler
Kaç öfke teslim olur bilmez kimseler
Aşıklar suskun
Şehir vakur
Geceler uzayacak dile kolay
Erken yorulacak saatler

Kara kıştan önce yüzleşmek isteyecek toprak ve rüzgar
Ve bu adanışa birer kurban gibi yapraklar
Sararıp düşmekteyken korkuyia
Bir de çöpçülerle tanışacaklar
Hesapta yokken hiç 
Şarkılar dinleyecekler, küfürler de işitecekler elbet
Aralarında yeniyetmeler olacak, garipseyecekler
"Halbuki salınıyorduk" diyecekler "fosforlu bir yosmalıkla"
"Ne de yakışıyorduk başıboş sabaha"
Onlar da alışacaklar
Kabuğunu değiştirirken doğa

Ve biz kimbilir hala bir öküzün boynuzunda
Ya da dönüyorsak da alevden bir topun etrafında
Kehanetlerimiz topu topu darağacında 
Yahut bir mahalle ortasında
Boğularak susacaklar

Hoşgeldin Eylül
Binbir valizle uzun kalacak gibisin
Her elbisen bir telaş bende
Takıların, kokuların nazende 
Başımı belaya alacak gibisin 
Yine bana " seni doğuracağıma taş doğursaydım" diye sitemler edeceksin. 

Sen benim seher yıldızım, püsküllü belam, nasırım, şeytan tırnağım
Sen benim boyumu aşan sularım, donmuş nehirlerimsin
Sen bana yazdan yâdigar
Sen hiç bir ninniyle uyutamadığım yetimimsin
Başını göğsüme koy
Aşık olmak: koklayarak öpmektir 
Koklayarak öpeceğim saçından
Bu şarkı bizim şarkımız mı bu çalan?
Hoşgeldin Eylül. 

1'9'16










15 Ağustos 2016 Pazartesi

Gül

Gülün belinde bir incelik var
Saçlarında bir ağırlık
Akşamdan kalma bir utanç
Kokmayı unuttuğu bir isyan gözeneklerinde
Akşamları iyi tanır oysa
Başını omzuna yaslar Tevfik Efendinin
Alacağı vereceği yoktur konu komşuyla
Bir su bekler
Bir de okşanmayı kararında
Ama gülden beklenen hep daha fazla
Güzel görünsün isterler, güzel koksun isterler,
Rengarenk açsın isterler
Dikeni de batmasın isterler
Batar ama
Sevmezler
Kimse onu sevmez dikeniyle
Gül, dalında güzeldir sonra
Koparırlar ama
Solmasın isterler
Gülden beklenen hep daha fazla
Evlatlık verilir gibi eğreti aşıklara
Yoktan var etsin isterler
Yoktan var olur mu bir aşk
Gül ne yapsın?
Yalancı baharla sevda açsın isterler
Kızın ellerinde geleceği bulandıran ter
Çingene, dilinde ayıplı yalanla fala kader der
Gülün alınmış dikenleri 
Yeni gelin gibi tebessüm eder
Dalını unutmuş
Bahçesini de
Geldiği yeri unutmuş çoktan
Koparılmadan koklananlar da var diye düşünür içinden
Binlercesi arasından bulunup sevilenler de
Şansa inanır gül
Dikeniyle sevilmeye
Bazen zamansız da solabilmenin hürriyetine inanır
Sevilmeye
Cennetteki vazifesine
Ölümden sonraki yaşama inanır
Sevmeye inanır
Bahara
Mevsimlere yön veren kudretine inanır
Gül, zamana inanır. 
Döngüye. 

Ç. 15'8'16 Tkr