Bir camın ardında ağlamak gibi kötü bir seçim yoktur herhalde. Cama yaklaştıran o dürtüde dışarı bakıp rahatlayacağını sanmak yatar. Başka hayatları takip etmek ister gözün, hareketli ışıklara takılıp oyalanmak istersin. Akıp giden trafik, telaş içinde insanlar ve kediler... Henüz başlamış yağmur, şehir ve senin arandaki o telepatik iletişimi bozar, camın ardında akmakta olan hayat flulaşır. Camın yüzeyinden süzülen yağmur damlaları az evvel sağanak şeklinde yağan gözyaşlarını yüreklendirir bir kez daha ve kaldığın yerden devam edersin ıslanmaya. Damlaların bir diğer vazifesi de günışığını engelleyerek yüzünü suretinle buluşturmaktır şüphesiz. Artık tamamen başbaşasınızdır işte sen ve sevgili kederin. Kendine gülerken bakmak ile ağlarken bakmak arasında bir benzerlik vardır; hakikate hiç bu kadar yakın olamaz insan. Başkalarının güldüğüne ya da ağladığına şahit olduğunda böyle hüzünlenmezsin. Halbuki kendini görmek , birine çıplak yakalanmak gibi bir şey. Öylesi utanç telaş arası bir duygu. Depremde uzak durulması gereken yerler gibidir.
Camlara yaklaşmamalı insan.
Ç. Tkr' 26'8'17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder