6 Şubat 2015 Cuma
Bir gece yine yağmur yağıyordu böyle
Ne de güzel susarsık seninle. Gece ayrı gündüz ayrı güzeldi hırçınlığımız
Ay dolunayı vurdu mu
Arayacak bahanesi olurdu ekleminden yamalı ellerin
Saçın yüzüne döküldüğünde yorulurdu gözlerin
Gözlerin hep hikayeli
Bazen kızardın ya neden masallardaki o prensesler gibi değilsin diye
Neden bir ömür uzatmamışım saçlarımı ve çekip almamışım seni biricik yalnızlığıma
Sen akmakta olan zamanda güzelsin en çok
Benim duvarlarıma yıllar yapışmış
Dilime bir demir tadı yapışmış
Sen acıyla da olsa kavruluyorsun yağında
Bense kupkuru ayazdan çatlatmışım fikirlerimi
Anlamayınca daha mı kolay dersin
Küsünce iyileşiyor mu yürek
Gidenin şansı bir incir fidesi gibi
Basmayınca dalına güzel mi dersin
Ne güzel düşerdik seninle
Biri düşerken diğeri tutardı
Öyle düşerdik işte
Mevsim bize öyle yazdı
Ç.
2 Şubat 2015 Pazartesi
Pim
Yürüyen merdivenlerin, yürümüyorken de yürüyormuş hissi. Çizgilerden değil tamamen algı yönetimi. Düşünsene gökyüzünde bir uçağın asılı kaldığını öylece. Kabul edemezsin, uçurmak ister gözlerin. Senin gidişin de öyle işte. O yüzden kafada gidip gidip geri gelmelerin.
Bana Masal Anlatma
Ç. 2'2'15
Eskiden
Hayat, ‘’
daha iyisini bulurum’’ sandığın yanılgıyla geçiyor. Hiçbir zaman daha iyisini
bulamazsın. Mesela terk ettiğin sevgilinden daha iyisini, ayrıldığın işinden
daha güzelini bulamazsın. Zaten insanoğlu bu kadar muhteşem sistemlerle
kurgulanmış bir yaratık da değil.
Öyle olsa,
pişmanlık diye bir kavram olmazdı. Yasası bile var.
‘’Pişmanlık
ömür boyu’’ Şarkısı da var. Yalnızlık mıydı yoksa o? Zaten ikisi de aynı şey.
Pişman olan kişi,önce hazin bir yalnızlığın içine düşer. Bu ikisi birbirini
besleyen olgular. Mamafi insan,
iddiaların, ladeslerin Tanrısıdır. Her türlü kumar melanet insanın icadıdır. Bile bile ladese tutuştuğu mevzulardan hep yenik çıkar. ''Kumarda kaybeden aşkta kazanır'' şeklinde bir iddia ortaya atar, ama aşkta da kazanamaz. Sonuç olarak kaybetme hali ince ince içine işler. Bu noktada çaresiz insan, sanata soyunur.Yazıp çizmeye başlar. Geç kalınmış entelektüellik, duygusal erozyon sonucu ortaya çıkan bir kültürlenmedir. Böylesi eserler belli bir prototipte yazılır, onları hemen tanırsınız. Potpori yapılabilirler sonra onlardan. 90'larda Coşkun Sabah'ın yaptığı tam olarak buydu. türlü çeşitli duygulara tercüman oluyordu uduyla. Ud, yalnızlıkla en kolay uyum sağlayabilen enstrüman. Udla anlatılacak duygu perdesi çok geniş.
Coşkun Sabah'ın ''İspanyola'' şarkısı vardı hatırlayanlarınız vardır. Buradaki İspanyola kimdir?
Maria ve İspanyola aynı kadın mıdır, bu dizelerde anlatılmak istenen tam olarak nedir? Bunu yıllarca kavrayamadığımdan ''İspanyola da'' bir çocukluk travması olarak kalmıştır. Bir de Coşkun Sabah'ın modern zamana yenik düşen, mutasyon geçiren o udu. Her şey bir yana o ud bir yana.
''Unutulmaya yüz tutmuş şarkılar'' diye bir kolaj yapmışlar youtube'da. Dinleyince daha iyi anladım ki şarkıların da daha iyisi gelmemiş.
Coşkun Sabah'ın ''İspanyola'' şarkısı vardı hatırlayanlarınız vardır. Buradaki İspanyola kimdir?
Maria ve İspanyola aynı kadın mıdır, bu dizelerde anlatılmak istenen tam olarak nedir? Bunu yıllarca kavrayamadığımdan ''İspanyola da'' bir çocukluk travması olarak kalmıştır. Bir de Coşkun Sabah'ın modern zamana yenik düşen, mutasyon geçiren o udu. Her şey bir yana o ud bir yana.
''Unutulmaya yüz tutmuş şarkılar'' diye bir kolaj yapmışlar youtube'da. Dinleyince daha iyi anladım ki şarkıların da daha iyisi gelmemiş.
Teşekkürler Yiğit Özgür'e
I'll see you in another life, when we are both cats.
Profesyonelce gidenler, geri kalanlarda kapasitenin üzerinde bir tecrübe bırakıyor. Tecrübelerle yüklü bir bulutta her an yağmaya muktedir kaygılar kalıyor içlerinde. İstedikleri bu değil esasen, herkes biraz aptal ama mutlu olmak istiyor. Aklın ''bir'' olan yolu her zaman mutsuzluğa çıkıyor. Kimler hemfikir ise bu yolda acı çekiyor. Bu birleşim, bir çeşit kitle imhadır.
Hiç bilmeyenler, bazı şeylerle hiç karşılaşmayanlar, bilmeyi reddedenler ya da sahiden şanslı olanlar; onlar doğum ve ölüm arasındaki eğride sabit değişkene etki etmezler. Birileri yeterince korunaklı yerlerde saflarını tutarlar. Orası soğuk ya da sıcak değildir. Orası güzel ya da çirkin de değildir. Kategori edilemez. Sadece bilinmezliğin dayanılmaz hafifliği vardır. Tanrının sureti gibi bir belirsizlik. tıpkı ona benzer, bilinmez ama tapılası bir görkemle.
Tecrübe kötüdür. Ölümden sonraki hayat muammadır ve tecrübe sadece bugünkü gündemi etkileyen bir borsadır. Sabit değişkenlere göre artan ya da azalan. Aynı hatalara tekrar düşülen, her defasında daha da acıtan darbeler indirir beyne. Tecrübe, edinilmiş fakat fayda sağlamamış ve bu hayatta gözlenmesi mümkün olmayan kontrolsüz acı çoğalımıdır. Diğer hayat için ise, henüz kimsenin yapabileceği bir şey yok.
Belki orada anlatır biri; bugünü, hangi canı kurtarmak için bir elçiye zeval ettiğini.
Ç 2'2'15
Hiç bilmeyenler, bazı şeylerle hiç karşılaşmayanlar, bilmeyi reddedenler ya da sahiden şanslı olanlar; onlar doğum ve ölüm arasındaki eğride sabit değişkene etki etmezler. Birileri yeterince korunaklı yerlerde saflarını tutarlar. Orası soğuk ya da sıcak değildir. Orası güzel ya da çirkin de değildir. Kategori edilemez. Sadece bilinmezliğin dayanılmaz hafifliği vardır. Tanrının sureti gibi bir belirsizlik. tıpkı ona benzer, bilinmez ama tapılası bir görkemle.
Tecrübe kötüdür. Ölümden sonraki hayat muammadır ve tecrübe sadece bugünkü gündemi etkileyen bir borsadır. Sabit değişkenlere göre artan ya da azalan. Aynı hatalara tekrar düşülen, her defasında daha da acıtan darbeler indirir beyne. Tecrübe, edinilmiş fakat fayda sağlamamış ve bu hayatta gözlenmesi mümkün olmayan kontrolsüz acı çoğalımıdır. Diğer hayat için ise, henüz kimsenin yapabileceği bir şey yok.
Belki orada anlatır biri; bugünü, hangi canı kurtarmak için bir elçiye zeval ettiğini.
Ç 2'2'15
Kaydol:
Yorumlar (Atom)