6 Şubat 2015 Cuma

Bu yürek seni seveceğini biliyordu herhalde 
Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir 
Bire bin veren buğday 
Elmadaki mayhoşluk 
Hukuku beşer 
Çınçınlı hamam 
Çizmeli kedi 
Sanki elleriyle komuşlar gibi 
İkimizden bir işmar 
Seni sevmemiş olsam sözlerim yarı yarıya 
Gözlerim yarım 
Ellerim Çolak Hüseyin eli 
Seni sevmesem nefes almayı beceremem ki 
Bugün günlerden ne 
Cumartesi 
Seni sevdiğim için Cumartesi elbet 
Seni sevdiğim için bak Temmuz ayındayız 
Ayşe Onbaşı Pir Sultan Abdal büsbütün sevdalıyım sana 
Bu gemiler nereye gidiyor seni sevdiğim için 
Seni sevdiğimden suyun akası geliyor 
Bacaların tütesi 
Nurhayat'ın halleri seni sevdiğim için güzel 
İbrahim'in dilleri 
İnsan seni sevince tutsaklığa kızar tabii 
Savaşın adı geçse cinifrit olur 
Ereğli'nin kömürünü düşünür ne kömür o be 
Raman'ı düşünür Çukurova'yı düşünür 
Seni sevdiği için Haliç'te bir uğultu 
Marmara'da bir deniz 
Isparta bahçesinde güller seni sevdiğim için koncalanıyor 
Seni sevdiğim için kilim dokuyorlar Avşar'da 
Yarın sabahlar seni sevdiğim için icat edildi 
Penisilin halk şiiri canlı sinema 
Mapusaneler Yedidüvel harbi İspanyol nezlesi 
Sultan Hamit Don Civani 
Ne bilsinler seni sevdiğimi? 
Başaklanmıyan yulafa söylemeli 
Cılk yumurtaya 
Paslı demire 
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın 
Hoşnut değillerse bu gidişattan 
Akıl etsinler seni sevdiğimi 
Yeşille turuncunun kafa barıştırması bu sevdadan ötürü 
Tepemizdeki o göçmez tavan 
Sulardaki yakamoz ortancadaki pembe 
Ben seni sevdim diye 
Bingöl vilayetinde kamyondan inince 
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum 
Siz nerenin bulutlarısınız böyle 
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız 
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara'nın 
1953 kışları içinde 
Karnı tok sırtı pekse hısım akrabanın 
Konu komşu dirlik düzenlik içindeyse 
Birbirimizi daha çok sevelim diye 
İnsan seni sevince iş güç sahibi oluyor 
Şair oluyor mesela 
Meyhaneden cayıyor bir akşam üzeri 
Caysın be güzel 
Caysın be iyi 
Tütünü bırakıyor tütün neyime zarar 
Keseme zarar ciğerlerime zarar sevdama zarar 
Seni sevince adamın pabuçları eskimiyor 
Beti benzi yeni çarktan çıkmış gibi 
Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen 
Saçları zencefilli 
Erkencecik evine dönmek istiyor canı 
Zembilinde karpuzlar hürriyetler duvaklar 
Annesinin elini öpüyor ilkten 
Yeğenine çukulata almış onu veriyor 
Bakıyorsun- Güzin karanfil çiçeğini sever ya- 
Güzinde bir demet kırmızısından almış 
Sırf seni sevdiği için ya, başka neden? 
Hep seni düşün 
Hep seni yaşat 
Hep seni yıka 
Seni doyur üç öğün 
Seni bir kanım uyut sonra uyandır 
Lokman Hekim seni sev diyor bana 
Seni sevmeseydim ilkbaharı kodunsa bul 
İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde 
Umut diye bir şey yoktu ki yeryüzünde seni sevmeseydim 
Hak hukuk bereket diye 
Eşitlik kardeşlik hürriyet diye 
Yüreğime sağlık ne iyi ettim 

Facebook Twitter Google FriendFeed StumbleUpon MySpace Tavsiye Et

Bir gece yine yağmur yağıyordu böyle

Ne de güzel susarsık seninle. Gece ayrı gündüz ayrı güzeldi hırçınlığımız
Ay dolunayı vurdu mu
Arayacak bahanesi olurdu ekleminden yamalı ellerin
Saçın yüzüne döküldüğünde yorulurdu gözlerin
Gözlerin hep hikayeli
Bazen kızardın ya neden masallardaki o prensesler gibi değilsin diye
Neden bir ömür uzatmamışım saçlarımı ve çekip almamışım seni biricik yalnızlığıma
Sen akmakta olan zamanda güzelsin en çok
Benim duvarlarıma yıllar yapışmış
Dilime bir demir tadı yapışmış
Sen acıyla da olsa kavruluyorsun yağında
Bense kupkuru ayazdan çatlatmışım fikirlerimi
Anlamayınca daha mı kolay dersin
Küsünce iyileşiyor mu yürek
Gidenin şansı bir incir fidesi gibi
Basmayınca dalına güzel mi dersin
Ne güzel düşerdik seninle
Biri düşerken diğeri tutardı
Öyle düşerdik işte
Mevsim bize öyle yazdı

Ç. 

2 Şubat 2015 Pazartesi

Pim

Yürüyen merdivenlerin, yürümüyorken de yürüyormuş hissi. Çizgilerden değil tamamen algı yönetimi. Düşünsene gökyüzünde bir uçağın asılı kaldığını öylece. Kabul edemezsin, uçurmak ister gözlerin. Senin gidişin de öyle işte. O yüzden kafada gidip gidip geri gelmelerin. 

Bana Masal Anlatma
Ç. 2'2'15

Eskiden

Hayat, ‘’ daha iyisini bulurum’’ sandığın yanılgıyla geçiyor. Hiçbir zaman daha iyisini bulamazsın. Mesela terk ettiğin sevgilinden daha iyisini, ayrıldığın işinden daha güzelini bulamazsın. Zaten insanoğlu bu kadar muhteşem sistemlerle kurgulanmış bir yaratık da değil.
Öyle olsa, pişmanlık diye bir kavram olmazdı. Yasası bile var.

‘’Pişmanlık ömür boyu’’ Şarkısı da var. Yalnızlık mıydı yoksa o? Zaten ikisi de aynı şey. Pişman olan kişi,önce hazin bir yalnızlığın içine düşer. Bu ikisi birbirini besleyen olgular. Mamafi insan, 
iddiaların, ladeslerin Tanrısıdır. Her türlü kumar melanet insanın icadıdır. Bile bile ladese tutuştuğu mevzulardan hep yenik çıkar. ''Kumarda kaybeden aşkta kazanır'' şeklinde bir iddia ortaya atar,  ama aşkta da kazanamaz. Sonuç olarak kaybetme hali ince ince içine işler. Bu noktada çaresiz insan, sanata soyunur.Yazıp çizmeye başlar. Geç kalınmış entelektüellik, duygusal erozyon sonucu ortaya çıkan bir kültürlenmedir. Böylesi eserler belli bir prototipte yazılır, onları hemen tanırsınız. Potpori yapılabilirler sonra onlardan. 90'larda Coşkun Sabah'ın yaptığı tam olarak buydu. türlü çeşitli duygulara tercüman oluyordu uduyla. Ud, yalnızlıkla en kolay uyum sağlayabilen enstrüman. Udla anlatılacak duygu perdesi çok geniş.

Coşkun Sabah'ın ''İspanyola'' şarkısı vardı hatırlayanlarınız vardır. Buradaki İspanyola kimdir?
Maria ve İspanyola aynı kadın mıdır, bu dizelerde anlatılmak istenen tam olarak nedir? Bunu yıllarca kavrayamadığımdan ''İspanyola da'' bir çocukluk travması olarak kalmıştır. Bir de Coşkun Sabah'ın modern zamana yenik düşen, mutasyon geçiren o udu. Her şey bir yana o ud bir yana.

''Unutulmaya yüz tutmuş şarkılar'' diye bir kolaj yapmışlar youtube'da. Dinleyince daha iyi anladım ki şarkıların da daha iyisi gelmemiş. 

Teşekkürler Yiğit Özgür'e


I'll see you in another life, when we are both cats.

Profesyonelce gidenler, geri kalanlarda kapasitenin üzerinde bir tecrübe bırakıyor. Tecrübelerle yüklü bir bulutta her an yağmaya muktedir kaygılar kalıyor içlerinde. İstedikleri bu değil esasen, herkes biraz aptal ama mutlu olmak istiyor. Aklın ''bir'' olan yolu her zaman mutsuzluğa çıkıyor. Kimler hemfikir ise bu yolda acı çekiyor. Bu birleşim, bir çeşit kitle imhadır.

Hiç bilmeyenler, bazı şeylerle hiç karşılaşmayanlar, bilmeyi reddedenler ya da sahiden şanslı olanlar; onlar doğum ve ölüm arasındaki eğride sabit değişkene etki etmezler. Birileri yeterince korunaklı yerlerde saflarını tutarlar. Orası soğuk ya da sıcak değildir. Orası güzel ya da çirkin de değildir. Kategori edilemez. Sadece bilinmezliğin dayanılmaz hafifliği vardır. Tanrının sureti gibi bir belirsizlik. tıpkı ona benzer, bilinmez ama tapılası bir görkemle.

Tecrübe kötüdür. Ölümden sonraki hayat muammadır ve tecrübe sadece bugünkü gündemi etkileyen bir borsadır. Sabit değişkenlere göre artan ya da azalan. Aynı hatalara tekrar düşülen, her defasında daha da acıtan darbeler indirir beyne. Tecrübe, edinilmiş fakat fayda sağlamamış ve bu hayatta gözlenmesi mümkün olmayan kontrolsüz acı çoğalımıdır. Diğer hayat için ise, henüz kimsenin yapabileceği bir şey yok.

Belki orada anlatır biri; bugünü, hangi canı kurtarmak için bir elçiye zeval ettiğini.

Ç 2'2'15