Hep söylerim "Güneylere inmek lazım" diye. Yine insanın yanında hatalı da olsa kendi sözleri kalıyor. Herkes gidiyor mesela, onlar kalıyor.
Sonunda en çok istediğim şeyi yaptım. Bir Cuma günü Güney'deyim. Yıllar yıllar sonra bıraktığım ekmek kırıntılarını takip ederek bulduğum bu köyde. Her şey yerli yerinde farklı olan sadece uçak sesleri.
Esnafın tatlılığı, kaktüsün heybeti, muz ve limon kokukarı, birbirine yükselen kaotik bir mutluluk. Bahçesinde limon ağacı olan insanlara imrenmişimdir hep. Bir insanın limon ağacı olur da mutsuz olur mu?Limon kendi başına bir neşe kaynağı.
Sağımda solumda kanyonlar. Kırmızı topraklı araziler. Bir kale vardı burada. Vaktiyle dik bir yamacın sonunda güçlükle ulaştığımız. Onu bulacağım önce, sonra bu dünyanın ekseninin nasıl kaydığına bakacağım oradan. Bence bir merkezi yönetim varsa, o buradadır. Güneş eskisi gibi batarsa vesselam, ölümsüzlüğü bizden önce bulmuştur birileri.
Uzun zaman sonra o kadar mutluyum ki. İhtiyacım olan " hiç bir şey" ile çok şey" in kavgası bitmiştir. Herkes gitmeli biraz. Hedef şaşırtmalı suallere. Benim için en azından hep böyle oldu bu. Soranlara " yok" dedirten bir soytarıyla gezdim. Beni korudu kolladı, bu yaşıma geldim.
Hani diyor ya Turgut Uyar:
" Sizin alınız al, inandım. Sizin morunuz mor, inandım. Tanrınız büyük amenna, şiiriniz adamakıllı şiir. Ama sizin adınız ne? Benim dengemi bozmayınız"
Herkesin hayatında en az bir kere yazması gereken gecekondudan otobiyografimi koydum buraya. Din derslerinde zorla ezberletilen dualar ve kimya dersinin periyod cetveline kızgınım arkadaş. Geri kalan herkesi ve her şeyi
affediyorum.
Ç.
Gazipaşa'Antalya 4'15