Çünkü ancak ateşe dokunduğunda öğrenebilirdi sıcaklığı
Tehlikeyi alevinde hissedebilirdi
Olabildiğince hızlı ve plansızdı adımları
Çok hızlı ilerleyen her şey biraz plansız değil miydi zaten?
Dünyanın dönüşü, bir bardağın kırılmak üzere düşüşü, bir mumun kendiliğinden sönüşü, bir öfke patlaması yahut bir kelebeğin kanat çırpışı, şüphenin beynin sokaklarında aldığı yol.. Hepsi çok hızlı gelişen öğrenilmiş bilgilerdi. Bir bilgiye giden en kestirme yol, onu daha evvel yaşamış olmaktan geçiyordu. Her bir acının arifesi , kendinden sonraki acıya şeker tutuyordu işte. Bazıları için hüznün içinde bile baş rol yoktu. Kalıp izlemek ya da kaçıp saklanmak dışında üçüncü bir seçenek de yoktu. Ancak çok hızlı olunabilirse gizlenebilirdi. Başkalarından, kendinden. Durup soluklandığı her an hayatı öylesine değersiz görünüyordu ki gözüne; bu perspektif hilesi canına okuyacaktı. En iyisi koşmak, dökmek, kırmak, diğerleri gibi şaşırmak, yapabilecek bir şeyi yokmuş gibi davranmaktı. Telaşın içindeki gözyaşı , gerçekle yüzleşme sırasında önünü görmesine engel olacak kadar nemliydi. Direksiyon başında uyuyan sürücü gibiydi duyguları. İcat ettiği ama nasıl kullanıldığını bilmediği bir serüvene dönüşmüştü hayatı. Tanımları kesin çizgilerle belirlemeliydi ki bu en sevmediği şeydi. Kendini uyandırmak gibi bir şeydi bu derin bir uykudan. Kontrol noktasında kendini patlattı. Koştu, çöktü, kaybetti. Kazanmak değildi niyeti. Kaybetmeye alışmayı da istemiyordu aslında.
Aslında bu sığınma duygusunun bir kısmı hep kaçmaktan, diğer bir kısmı da hep yakalanmaktan geliyordu. Reddetse de cümlelerinde, ait olmayı istiyordu. Güzel şeydi aidiyet. Güven veriyordu. Sadece buna inanmaktı mesele. Olmak ya da olmamak değil inanmaktı. İnancını kaybettiğinde onu nereye koyduğunu bulamıyordu. Arayan bir başkası da olmuyordu. Umursanmadığında kolay alışıyordu bu yalnızlığa. Hikayeler hep birbirine benziyor. Artık sonunu dinlemeden uyuyakalıyordu. sallandı bir gece ipin ucunda. Ayağının altındaki sandalyeyi yokladı. Soluğu sıcaktı. Ölmemişti. Hala bir şansı vardı. Bu kez sandalye düşmemişti. Ölümden sonra dirilmeyi biliyordu. Ama tam ölmek üzereyken hayatta kalmakla ilgili bir fikri yoktu. Yabancıydı bu şansa.
Şimdi onunla ne yapacağını düşünüyordu. İnanmaktı bütün mesele.
Birileri için yıldızlar, yalnızlar ve şiirler önemli olmalıydı. Birileri bu kaleyi korumalıydı. Bombalanıyordu şehirler sanayi tipi yalanlarla. Biliyordu. Anımsıyordu; onu neyin beklediğini biliyordu. İnanmaktı bütün mesele. Ölüm kolaydı. Battal boy ölümü seçmedi bu kez. O kadar yükü yoktu.
İnanıyordu yeniden.
Ayılmış gibiydi derin bir sarhoşluktan.
Kale yerinde duruyordu. Cebinden bir şiir çıkardı, yaktı. İçine çekti. O sabah cümleler her zamankinden daha güzeldi.
Ç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder