10 Ağustos 2019 Cumartesi

Elma Şekeri

Üşüdüm, üzerime ceket almadım. Dallar sallandı rüzgarda düzenli düzensiz. Çamın ardından Ay, bir görünüp bir kayboldu. Ayaklarım toprağa değiyordu. Islaktı toprak. Toprak yeraltında şifalar sular taşıyordu, derimden içeri nüfuz ediyordu. Bir şarkı açtım nicedir dinlememişim: “ farketmeden” .. Ağustos böyleydi hep, onu düşündüm. Bir an kavurucu sıcak, apansız düşen yağmur. Kafası bulanık. Sanki okyanus aşırı sulardan dört mevsimi taşımış gibi. Şaşkın, çok yük var üzerinde. Şaşkını iyi tanıdığımı hissettim şimdi. Ben de şaşkınım. Her yeni şeyi , harikulade bir lezzetmiş gibi kucaklayan hevesini cebinde taşıyanlar şaşkın olur. Onlar, sıradan hadiseler karşısında bile unutulmayacak anlat yaratmayı iş edinirler. Hayatımın belki de en tuhaf Ağustos’u. Beraber savaşıyoruz, beraber yeniliyoruz. Beraber çarpışıyoruz yani bu cephede. Her şey bir arada oluveriyor. Düşler, gerçekler, sarsıcı hakikatler, kavurucu sıcaklar, beklenmedik rüzgarlar, ağustos böceklerinin şahitliğinde uzayıp giden geceler, erken ağaran sabahlar, rüya olduğunu düşündüğüm anlar, uyanamadığım rüyalar, otuz üç yaşım, kafiyeli yaşım, devrik yaşamım, aldıklarım, doyduklarım, masadan aç kalktıklarım, uzun oruçlarım, kayıplarım, kazançlarım...

Hepsi bu ağustosta karşımda. Arkalarından ışık almışçasına bir görkemle karşımda. Böylesine zorlanmamıştım hiç kelimeleri bir araya getirirken hatırımda. Bazen eften püften kaygıları bir araya getirip kaydadeğer kederler yaşardım. Yazardım. Bir kıvılcım yeterdi satırlarda sevmek için, ölmek için. Gerçek acıları yaşamamış insanlar, o büyülü şatonun etrafında gezip dururlar. İçeride neler olup bittiğinden habersizlerdir. Nereden mi biliyorum? Çünkü o bahçede çok dolaştım. Zihnimde hafif ürpertili bir başka ağustos gecesine dair odalar aralıyorum. Alelade zamanlarımı düşünüyorum. Ne kadar şanslıymışım meğer. Postunu taşıyabilmek dedikleri ne mühim şeymiş meğer. Yüksek uyarılmışlıkla dolu 2019 ağustosunda , uyku tutmayan düşüncelerim, manik fazlarım, depresif modlarım, pembe bulutların; her şeye rağmen Ay ışığının peşine takılıp giden haylaz huylarımla birlikteyiz. İçimde her zamankinden uzun kalmış misafir bir endişeyi ağırlamaktayım. Nitekim bilemiyorum ne vakit daha kalacağını. Saatler akıyor, kadeh kaldırıyoruz sevgili dostum Ay’la. Kalbimin şimdi tam dokunamadığım iyileştirici tenine bakıyorum uzaktan. Nasıl da güzel görünüyor buradan kendim onardığım kırıklar. Sonunda muhakkak iyileştiğim yaralar, ne güzelmiş meğer.. Gelip beni uyandıracağını biliyorum. Hadi Eylül’e güzel bir sofra kuralım, elma şekeri bulalım, bağbozumuna yine iyi oluruz. 


Ç.

10’8’19 Tkrdağ. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder