23 Ocak 2020 Perşembe

Ebediyete Doğru



En çok da demans hastalarına imrenirim biliyor musun? Panoromik bir evrimi tamamlamak şans diye düşünürüm. Ebedi bir sarhoşluk, cezalandırılmayan davranışlar, bir canlının özgürlük namına kazanabileceği en büyük hak gibi gelir. Kınanma duygusuyla tanışmakla başlar büyümek. Çocukken büyümenin doğuracağı sonuçları hesaplamadan koşar adımlarla alırız yolu; bilmeyiz geride buraktığımız sadece toyluğumuz değil özgürlüğümüzdür aynı zamanda. Cezayla ilk karşılaştığımız gün büyüdüğümüz gündür işte. Bedelini ödediğimiz hata, bekaretimizi kaybetmenin hakiki şeklidir. Artık hayatımız rakibin bir sonraki hamlesini önceden hesaplamaya çalıştığımız bir satranç oyununa dönüşür. Bir daha o saf özgürlüğe hiç sahip olamayız. Bütün davranışlarımızdan mesulüzdür artık. 

Sadece şanslı olan bazıları evrimin son halini yakalama fırsatı olur. İşte onlar demans hastalarıdır. Neler yaşadıklarını, nelerden hüküm giydiklerini ya da en basit haliyle hayatları boyunca nelerle kınandığını bile hatırlamadan ebediyete yürürler. Olgunluğun taşımaya zorlandığımız bir yük gibi omuzlarımızı kanattığı günlere bir başkaldırı gibi ortalığa işerler, ağzına tıkılan fazladan lokmayı kusar gibi rahatını bozanlara küfrederler, sadece bedensel hazlardan oluşan keyifleri kaydeder , gerisini reddederler, tüm bu çılgınlıklar karşısında hayatındaki insanlardan hoşgörü beklerler. En son çocuk olduğumuzda bu kadar özgür değil miydik?

Çevresindeki ölüm haberlerinin artmasıyla, kendi ölüm fikrine alışmaya çalışırken insan, yaşamın karşı konulamaz bağlanma  arzusuna da ket vurmayı öğrenir. Zaman içinde daha çok hatırlanır bir hâl alan ölüm duygusu tıpkı çocukluktakine benzer bir yetişme telaşıyla yeniden bir sıçrama yapar. Listede yıllardır yapılmayı bekleyen o şeyler gün yüzüne çıkar. Hangisini yapacağımıza karar vermeye çalışırken sağa sola çarparız, uluslararası bir tren istasyonunda kendi trenini bulmaya çalışan bir yolcu gibi. 
Demans hastaları o istasyona hiç uğramaz. Ölüm gerçeğiyle yüzleşmezler. Onlar çocukken kazandıkları gülünç alışkanlıkları hatırlamakla meşguldürler. Utanmaz, ayıplanmaz ve kederin neredeyse yarısı olan pişmanlık duygusuyla zaman harcamazlar. 
Sahi zaman kavramı? İşte izafiyeti avcunun içinde ufalayıp bir toz bulutu olarak evrene bıraktığın an; sonsuzluk iksirini içtiğin.

Yani ne şanlı zaferler, ne daha geniş topraklar, ne toplumlara yön veren ideolojiler ne de dinler , sonsuza kadar sürecek bir saadeti garanti edemezler. Şanslı olanlar delirir; geri kalanlarsa bilincin anaforlarında boğulup giderler. Yaşlıların ölmeden önce son sözlerinde neden hep ölümün masalsı bir davetle onları çağırdığı hikayesi vardır sanıyorsun, boğulurken başları öylesine döner ki masalın sonunu duymadan uyuyakalırlar. 

Ç. 

Prg ‘ 23’1’20




1 yorum:

  1. bilmeyiz geride buraktığımız sadece toyluğumuz değil özgürlüğümüzdür aynı zamanda...

    YanıtlaSil