Beyin, neyi nasıl
düşüneceğiniz konusunda kolayca şekillendirebileceğiniz bir meditasyon
alanıdır. Önemli olan konsantre olunan kelimeler ile konsantrasyon alanının
dışında kalan uyaranlar arasındaki dengeyi korumaktır. Zor olan beyni istendiği
ölçüde figüre etmek değil, uyaranlardan sıyrılabilmektir. Konsantre olabilmek
için başvurduğumuz türlü çeşitli yöntemlerin çoğu, konsantre olmak için değil;
ertelemek içindir. Bu bazen bir sorunu ertelemek ile hazzı ertelemek arası
gidip gelir. Yöntem farklı olsa da içerik aynıdır; ikisinde de endişe :
‘’Nihayet’’ endişesidir.Bazen sahip olunanı kaybetmekten, bazen sahip olmaktan
korkarsınız. Farkında olmasak da ‘’Sahip olmak, Tanrıya ait taşıdığımız tek
vasıftır; sahip olmak zordur.
Şans denilen şey; onunla
henüz tanışmamak ya da tanıştığın anki hazırbulunuşluk düzeyi ile
açıklanabilir. Hiç beklenmeyen anda gelen büyük ikramiyeler ya da piyangolar ya
da aşkların ardından gelen delirmelerin sebebi de budur. Bir insan için, tam
anlamıyla hazır olmak diye bir şey yoktur. Bir şarkı yazarsınız ve iyi olup
olmadığına karar verirsiniz. Bir şiir için ya da bir roman için de bu böyledir.
Yolda alınan kararlar yanlış ve risklidir. Yolda alınan kararlar beyninizi
yönlendiriş biçiminizdir. Sürece etki eder ; ama sonucu asla değiştirmez.
Finali görmenin tek yolu oraya yürümekten ya da zamanda yolculuk yapmaktan
geçer.
Bir düşünelim sadece
beynimizi yönlendirdiğimiz algılayış biçimleriyle,
gerçeği nasıl ve ne ölçüde etkiledik? Sadece inandığımız bileşenler ile bütün
denklemi çözdüğümüzü varsaydık.Bir
sonraki levela geçtik;orada bir şeyler
hep ters gitti ve sağlama aldığımızda sonuç ;problemin kendisini vermedi. Kaç kez..?
Bir durum, nasıl düşünmek
isterseniz o ölçüde yön değiştirir; sonuçta bizler, inanmak istediğimize inanırız
ve artık gerçek gözümüzün önündeki silüetten ibarettir. Yanlış anlamaların çoğu
; istendik bir meditasyon tekniğinden başka bir şey değildir.
Sonuca gelince…Sonuç, kelebek
etkisiyle yaşanmış ya da yaşanmamış olarak ait olduğu gerçek zamanda var olmaya devam eder.Hayatın geri kalanında
yaşanan acı ya da mutluluk türevi tüm duyguların kabulleniliş eşiği buradan
gelir. Hiç kaybolmamış ‘’diğer son’’un varlığından haberdar olmak,hayatına
devam etmeyi güçleştirir. İşte bu noktada,beynin meditasyonu devreye girer ve
huzurlu hissedebileceği bir gerçekliğe inanır hayatına devam edebilmek adına.
Olayların akışı, beynin kontrolü altına girer.Bu aşamada kişi mutludur çünkü
salgıladığı hormon onun bir süre bu halüsinasyonda kalmasını sağlar.Hormon
seviyesi giderek düştüğünde, süreç tamamlanmış
olur. Artık olduğu yer finalle karşılaştığı yerdir.
Baktığında şunu
farkeder: ‘’Son, asla değişmemiştir.’’